Sunday, September 27, 2009

Wake up everyone
How can you sleep at a time like this
Unless the dreamer is the real you
Listen to your voice
The one that tells you to taste past the tip of your tongue
Lip and the neck will appear
I don't wanna wake before
The dream is over
I'm gonna make it mine
Yes i... i know it I'm gonna make it mine
Yes i'll make it all mine
I keep my life on a heavy rotation
Requesting that it's lifting you up
Up up and away
And over to a table at the graditude cafe
And i am finally there
And all the angels they'll be singing
Ah la la la ah la la la I la la la la love you
I don't wanna break before
The tour is over I'm gonna make it mine
Yes i...i know it I'm gonna make it mine
Yes i'll make it all mine
And timing's everything and this time there's plenty
I am balancing Careful and steady
And reveling in energy that everyone's emitting
I don't wanna wait no more
No i wanna celebrate the whole world
I'm gonna make it mine
Because i'm following your joy
I'm gonna make it mine
Because i... i am open I'm gonna make it mine
Yes i... i'm gonna show it
Yes i'm gonna make it mine It's mine...
Yes i will make it all mine

Thursday, September 24, 2009

Lüks kelimesinin karşıt kelimesi çoğunlukla fakir olarak algılanır. Ancak sanılanın aksine lüksün zıt anlamı KABAlıktır.....

COCO CHANEL

YAZ BİTTİ....

ewwet sayın seyirciler...bir yazın daha sonuna, bir yazının daha başına geldik....
şimdi sıra, sıradaki yazı beklemeye başlamakda....bi insan bünyesi bu kadar mı sulak yerlere yakın durmak ve güneş ışınlarını bu kadar mı içine işlemesine izin vermek ister...nasıl bi metabolizma benimkisi...sarıya hasret, maviye beyaza pembeye tutkulu....içi kıpır kıpır...
tatilciklerin kısa bi özetini yapıcak olursak şunlara değinebiliriz:
ilk start noktamız izmir oldu...dillere destan smyrna...uzun zamandır gidememişdim...uzun zamandır göremediklerimi gördüm geldim...hasret giderdik...eskilerden, annelerden, anneannelerden konuşuldu...çocukluğumuza inildi....hem çok değişmişdik hem de hiç değişmemişdik aslında...insanın çocukluk dönemlerini kısa kesitlerle de olsa paylaştığı insanlarla olan diyaloğu bi başka oluyor....yalnızca senin ve onun bildiği gizli sırlardan ibaret tüm o oyunlar, tüm gördüğün renkler, dokular, etrafındaki konuşmalar....bi başkasına anlatmaya kalksan anlatamazsın...sadece o bilir, o anlar seni....kısa bi izmir turununun içine bi de günübirlik çeşme sığdırdık...resmen ziplenmiş bi gün yaşattık kendimize...piny minyciğimin rehberliğinde az zamanda çok ve büyük yerler görme çabamız başarıyla sonuçlandı...ılıca plajının cam göbeği ve ılık mavisinde yüzüldü, babylonda latin dansa bırakıldı ruh, palmiyeler uçuşurken....akşam da sokakları arasında dolaşıldı....hızlı hızlı koşturuldu ordan oraya....
yolculuğun ikinci kısmında canınım içisi nilşocuğumun yazlıklarına gidildi...tam bi aile saadeti yaşandı....şen kahkahalı anne ve tonton baba ve zarif abla birlikteliğinden doğan tam bi aile saadetinden bahsediyorum....arayıp da bulamadığım, en çok özlediğim...bööle...sıcacık işte...içim ısındı....nar tanem nilşocuumla gizli kayamıza akşam yürüyüşleri yapıp güneşi batırdık sakince...geceleri kumsala inip yerküreye yakın duuran yıldızlara bakakaldığımız, telefonumuzdan gelen müzik eşliğinde geçmiş-gelecek-şimdi konuştuğumuz anları da koyduk cebimize yürüyoruz....
sonrasında işe döndüm...bi miktar çalışdıktan sonra kafesimde güzel bi tesadüfler zinciriyle yine bi tatilcik oluşuverdi...mekan aynı...nilşoların yazlık....haftasonuna eklenen bi gün izinle küçük bi kaçışşş....hava ayrı bi güzel deniz ayrı bi dinginleşmiş, turkuazlaşmış...son güne de bi şirince ekledik ... ramazan günleri içinde olduğumuz şu günlerde bile o meyve şaraplarından yudumlamadan geçemedik...minik tadımlıklar...rengarenk...kavun, çilek, böğürtlen, ahududu....hepsi ayrı bi koku hepsi ayrı bi tat...koyduk sepete ve yola devam....ne şirin bi yermiş bu şirince...tepelere sıralanmış karizmatik, kendine özgü evler...mutlu insanların yaşadığı bi köycük...köylü kadınlardan alışveriş yapmayı da ihmal etmedik...köy tarhanası, köy kekiği, bitki çayı, papatya çelengi, kötülükleri kovucu dualı otlar...gönülleri kırılmasın, yüzleri gülümsesin diye hepsinde duraladık....tepeye vardığımızda kiliseye ulaşdık...ama durumu içler acısıydı....gezdiğim başka ülkelerde bu halde bi cami görsem heralde oturur ağlardım...mümkün olan her türlü tahribat verilmiş yapıya...çok yazık....
sonra biraz daha çalışmaca....ve bi minik tatil daha....
bu keeezzz....rota: BODRUM BODRUM....
3. yıl, aynı mekan...yahşi bölgesi...ne anılarım geçti ne günlerim yaşandı bu yollarda...3 yıl önce neler düşünüodum, şimdi neler geçio aklımdan...zaman akmış geçmiş...her şey değişmiş....ben değişmiş....ama yahşi aynı kalmış...yahşinin insanları da aynı kalmış....deniz aynı dinginlikde...taşlar yerlerinde...madam aynı kalmış...lighthouse aynı kalmış...camel aynı...ayak izlerim sanki hiç silinmemiş buralardan...ben hep yürümüşüm....burası aynı yerinde saymış....ama insanın akıp giden hayatında sabit kalmayı başarabilen bişileri olmalı bence....dönüp geldiğinde aynı yerinde bulabilmelisin bişileri....
bu kez mışılımlayım.....12 yıllık kadim dostumla ilk kez tatil yapma heyecanını yaşıyoruz birlikte...ve sonunda diyebilirim ki: çokkk güzeldi....yapılması gereken ne varsa hepsini yaptık....çok komik geçen ve yıllar geçse de unutmicamız uçak yolculupumuz -yolculuk sırasında bize eşlik eden yanımızdaki tuhaf kişi- gündüz kumsal, akşamları laflamaca...casitada bodrum kalesi manzarasında yediğimiz mamalarrrr....tekne turunda dalışlar yaptığımız mavi koylar....alışveriş....dalyancı tabii ki ziyaret edildi ve bütün kışı çekilir kılmaya yarayacak fincan ve tabaklar alındı, üzeri yelkenli balıklı....son gecemizde denize sadece 3 adım mesafeye kurulu rakı-balık soframızzz....akabinde bodrum....KÖRFEZ'de tepinmece....oldies but goldies parçalarına eşlik etmece....eve dönüş...şezlongda geceyi batırıp güneşi doğurmaca....o esnada ortaya çıkan "kumulonimbus " bulutlarının oluşturduğu dehşetengiz manzara...ömrü hayatımda bir daha böyle bir mucizeye tanık olacağımı sanmıyorum....film karesinden farksızdı...
bu tatil tam yerinde ve tam zamanında geldi...ilaç etkisi yarattı bünyede....hiç bişi düşünülmedi...sadece savrunuldu ve tadı çıkarıldı....hayat işte bu kadar güzeldi....:)

Sunday, September 13, 2009

ÜÇNOKTABİR-BAHÇE

Yanlış kapıdan girdik bu bahçeye
Aşk yok ki ölüm var içerde
Yanlış niyetle girdik bu bahçeye
Huzur yok savaş var içerde
Halim yok ki geri dönmeye
Halim yok burda ölmeye
Yanlış zamanda girdik bu bahçeye
Işık yok karanlık sadece
Yanlış hislerle girdik bu bahçeye
Kalamam kalamam günlerce
Halim yokki geri dönmeye
Halim yok burda ölmeye
Biraz yavaş konuşsak
Yol verir belki tüm ağaçlar
Biraz sakin olursak
Çicek açar belki tüm ağaçlar
Yanlış kapıdan girdik bu bahçeye
Aşk yok ki ölüm var içerde
Yanlış hislerle girdik bu bahçeye
Kalamam kalamam günlerce

AŞK'dan...

Yaşadığım hayatı değiştirmeye, kendimi dönüştürmeye hazır mıyım? diye sormak için hiçbir zaman geç değil. Kaç yaşında olursak olalım, başımızdan ne geçmiş olursa olsun, tamamen yenilenmek mümkün. Tek bir gün bile öncekinin tıpatıp tekrarıysa, yazık. Her an her nefeste yenilenmeli. Yepyeni bir yaşama doğmak için ölmeden önce ölmeli.
Bal gözlerimin feri her geçen gün biraz daha sönüyor...sevgiye olan inancım günden güne azalmakta...sevginin gücü yetmez oldu hayata....bu şehir nefrete alışkın...işde de nefretle ulaşıyorlar başarıya, aşkda da kaçarak...

üçnoktabir

ben yüzyıllık bir çınarım
yorgunum ve yaşlıyım
ben yıpranmış bir inancım
ömür boyu yastayım...
I feel so happy, I could cry...
I feel so ugly, I could die...