Tuesday, May 27, 2008

eve geldim...annemin evinden getirdiğim eşyalardan oluşan koli yığını arasından iki tane minik seçip açtım...içinden çıkan sürpriz, anne evi kokulu bardakları, tabakları az sayıdaki dolaplarımıza yerleştirdim...

ağlamamak için kendimi zor tutuyorum...kolay olmayan anlar...içim acıyor...bu davranışım umutsuzluğumun göstergesi...günün birinde bir "ev" kavramım olursaya saklamıştım bu özel anları...ama ya hiç olmazsa...erteleme dedim kendime...altı üstü bi kaç gazete parçası ve bi kaç koliye bakar...daha önce yaptın defalarca...toplanmak gerekirse yine toplanabilirsin...gitmek gerekirse gidebilirsin...güçlüsün sen...ama açtığım her kutu biraz daha bu eve yerleşme...biraz daha bu eve çakılıkalma...biraz daha uzak durma...biraz daha kimselerin gelmemesi....

benim ne zaman bi "ev"im olucak..."benim ev'im" . ..

en büyük hayalim...bi evim olsa...kocaman uzuuun bi masam olsa...herkesler bana uğrasa...ve ben hep herkesleri ağırlasam...keyifli yemekler yense o büyük uzun masada...keyifli sohbetler edilse...paylaşılsa ince zevkim...anlaşılsa...beğenilse...kalabalık olsam...bu hiç gerçekleşmicek mi yoksa....bundan korkarım....

Monday, May 26, 2008

BODRUM BODRUMMM...


Hayat!!!

O kadar zor mu

Atılır mıyız oyundan,

benzemezsek onlara

Bahane mi lazım

Mazeretimiz mi kalmamış

Çok ayıp olmuş

Çok ayıp olmuş

HayatO kadar zor mu

Takılır mıyız yolunda,

şekli gizli taşlara

Yetişmek mi lazım

Bahçemizde bir gül açmamış

Çok ayıp olmuş

Çok ayıp olmuş

Kız en güzel, en hafif giysisini giymiş

Oğlan renkli bir dünya boyamış

Kapkara kapılar sormuşlar onlara

Ayıp olmaz mı

Bu işler o kadar kolay mı

Ayıp olmaz mı


Geçen yaz...


Ben hiç kimselere haber vermeden Bodrum'a kaçmışım tekbaşıma 24 saatliğine...sürprizlerle ve meraklarla dolu...acaba? acaba? diyerek yol boyunca....uzun otobüs yolculuğu içinde uzun gece...sonra güneş doğmaya başlamış ve bodrum portresi belirmeye ve bu şarkı çalmaya...o yüzden belki de bu hüzün şarkı bana aslında umut-mavi-heyecan-tutku anımsatıyo...hayatımın en güzel 24 saati diyebilecek kadar çok sevdim ben o günü"M"ü...belki de hala....


kaçış günü...


kayboluş günü...


kayıp gün...



KEY OF ME...


böööle bi anahtar olsa mesela ...

beni açan...

düğümlerimi çözen...

teker teker...

sırayla...ve sabırla...

o kadar istiyorum ki aslında sessizliğimi yırtıp dünyamı haykırmayı...bakın demek istiyorum...bakın aslında içerde bi sürü şey var...dinleyin demek istiyorum..kulak verin...önem verin...zaman ayırın...değerli zamanlarınızdan bikaç dakikanızı pe-lean i anlamaya ve dinlemeye ayırın...

o kadar çok istiyorum ki üzerime yapışıp kalan çekingenliğimi söküp fırlatıp atmayı...ses tellerimin akorduyla oynamayı öyle çok istiyorum ki...kararlı, kendinden emin....tok...yanına gidebilmeyi insanların...ilk kelimeye başlayabilmeyi...ağzımı açtığımda sanki herkesin bi kulakları kafalarının 5 katı kadar kocaman oluo ve radyo anteni gibi benim söyleyeceklerimi dinliyolar merakla...yok aslında bööle bişi...psikolocik miyim ben...niye bööle hayal dünyasında yaşıorum...fantastik kitaplar gibi içim...acaip şeyler dönüo içerde...içimdeki deliyi dışavurmak istiyorum...daha çok zıplamak istiyorum...

bu çekingenlikden kurtulmak lazım...bi sürü yanlış anlaşmalar....pufff...

hayalet gibi hissediyorum bazen...çünkü kabuğumu kaldırıp küçük aralıkdan izliyorum olanı biteni...ama dahil olmuyorum...sonra ötekiler de alışıp buna ben yokmuşum gibi davranıolar sanki....

bilmiorum...belki de bana bööle gelio...

ama haykırasım var feci şekilde...bağıra çağıra yüksek sesle ve uzun cümlelerle konuşasım var..dinletesim var ....

Saturday, May 24, 2008

...

3. BUKOWSKİ kitabını az önce bitirdi...boşvermişliği seviyor...bir şeylere bir yerlere birilerine aidiyetsizliği...akıp gitmeyi...

Thursday, May 22, 2008

E.T. deki en önemli replik:

- come

-stay!!!

dialog "bai" ile noktalanır....
bi uzay gemisi alsın götürsün beni...

...

akşam vakti

sardı yine hüzünler

kalbim yangın yeri

gel kurtar beni senden

Monday, May 19, 2008

ŞURDAN BURDAN....ONDAN BUNDAN....AMA HEPSİ BENDEN:)




yine bi tatil günü, yine ben evde...
aslında bugün de çıkıcaktım ama yeter dedim...bi dur dedim kendime...bi soluklan dedim...zaten 40 yılın başı geçio bööel fırsat ele dedim...biraz evinle ilgilen bak küsmüş sana dedim...ama bu akşam akm deki modern dans gösterisine gidemediim için de üzüldüm de üzüldüm....
meteoroloji haberleriyle giden hayat çizgim güneşin bi miktar, varla yok arasında, yeni yeni yüzünü göstermeye başladığı, saklandığı bulutların arasından çıkmama konusundaki inadını bıraktığı şu günlerde ben de gülümsemeye başladım yeniden ve de kımıldamaya...bugün aslında hiiiiiiç bişi yaptım yine...ööle bi müddet boş boş tv nin karşısında keyif çayı üstüne keyif çayıyla yaylımaca yaptım...yine bi sürü şey var yapmak istediğim ama ben yine gidip hiçbişi yapmayı tercih ettim...sehbanın üzerinde duran bi kaç günlük her çeşidinden bi sürü gasteleri ıncık cıncık reklamlara varan kadar okumak istedim mesela...hatta bazı sevdiklerimi yükseksesle, spiker edasıyla. ..ama gste okumaya da katlanamıyorum artık...okuyacaklarımdan kkorkuyorum...pek hayırlı bişe yok çünkü...ne dünyada ne de buralarda...biraz dünyadan bi haber yaşayasım var..kendi dünyamla...sonra hijyen teyzeliğimin tutmasını dileyip derinlemesine temizliğe dalarak terapi yapmak istedim....sevdiğim objeleri elime alıp alıp bırakmak, her bi köşeye dokunmak, elimin değmesini istedim, sonra bu aralar çoook istediğim bişi daha var...kek yapmakkkk....böööle annemin yaptığı türden...şekilli kek kalıbında yarısı sarımtrak yarısı kakaooo....ama onu yalnız yiyecek olma düşüncesi geldi, ondan da vazgeçtim...bişileri yapıp yapıp paylaşımsız tek başıma gırtlağımdan geçirmek beni incitio çok...o nedenle eve iki misafir gelse sanki savaş çıkıcakmış da günlerce yemek yiyemicekmiş muamelesi yapıyorum insanlara...ben etraflarında dört dönüp onları obez yapma çabalarımdan anlaşılmaz bi haz duyuyorum...neese...keki de geçtik....işle ilgili biraz araştırma yapmak istedim...biraz döküman araştırması...ımmh...sıkıcı...nası olsa yarın savaş meydanına geri dönüş yaşicam...gereği yok...bi tik de buna attık...sonraaa şu yeni aldığım çizgi romanlara bakmak istedim...belki yatmadan önce...hala bi miktar zaman var...bi de dvd izlemeek...evdeysen yapılası şeyler bunlar...ancak nete bakmaktan biraz ona biraz buna derken bi de baktım akşam olmuş...güzel toto anca hava karardıktan sonra harekete geçti...temizliğe girişti...ohh beee..misss...bu minnicik evde eşyalar üstüme üstüme gelio...koyacak yer olmadığından ordan alıp oraya koyuyorum...değişen bişi olmuo dağınıklık konusunda...eskilerden kalan bazı şeyleri kapı dışarı etmekde fayda var ama eskiye olan sadakatim ve tapınmam nedeniyle bunu da yapamıyorum...ya da çok zor yapıoyorum...bırak yıllar önceki en sevdiğin mor tshirtün fotoraf karelerinde kalsın...özlediinde ona bakarsın...bi daha giymiceksin ki eminsin ..ama hayır...o tshirtle bilmemne senesinde bilmemkimlerle bilmemnerelere gitmiştin ve güzel günlerdi...ben bööleyim işte...insanları da çıkaramıyprum işte bu sebepten...çıkart..ignore..rahatla...hafifle...bana kötülük edenleri bile...çok saçma diil mi...yapabilenleri de tebrik ediyorum...belki tebrik edilmemesi gereken bi özellik ama onlar daha başarılılar...sabah (geç kalkıldığı için aslında öğlen) bi audrey hepburn filmi de patlattım...pek seferim pek...ne varsa eskilerde var...sıkı mı sıkı bi polisiye...şimdi bile yok bööle olay örgüsü...çok sağlam...ordan oraya pıtır pıtır koşuşturup duran ve kötü adamlardan kaçan ve peşindekilerden hangisinin kötü adam olduğuna karar vermekde güçlük çeken ve güven problemi yaşayan bi minicik kadıncık...
geçen haftalarda neler yaptım neler ettime gelirsek...geçen hafta dans dersi çıkışı ebuşun davetiyle sortie nin açılışına gittik...elimde bavulumsu dans çantam ayağımda topuklularımla arnavut kaldırımlı galata-karaköy mesafesini sekerek geçtikten sonra ortaköye ulaştım bi şekilde...sonra ebuşlarla buluşup mekanın önüne geldiğimizde accaip bi insan kitlesi bööle bi et yığılsaması mı desem...nası tanımlanır ki o topluluk...dakikalarca bekledikten sonra bir adım bile ilerlememiş olduğumuzu düşündükce allaaam benim ne işim var bu ortamda demekten kendimi alamıodum..üstelik iki saat dansda zıplamışım işde zaten tükettiğim enerjimin son damlalarını da salonda bırakmış bu extra da neyin nesiydi...ama bi tarafdan da merakla inceliodum insana benzeyen metamorfoz kızları ve oğlanları....hepsi bi takım modifiyelere maruz bırakılmış, burunlar kalkık saçlar civciv ötesi sarısı, meme uçları giyilen bluzdan fırlamış..boş bakışlar boş sözler...ama hoş lar da var içlerinde...baktık olmicek ebuş yine tüm networ künü kullanarak bi telefonla bizi yan tarafdaki gizli geçitden (vip kapısı) sokmayı başardı...bu kız gerçekten engel tanımıyor...şahsen kendisinden pek bi korkuyorum...bağlayamayacağı iş yok şu dünyada...neese..içeri girildi..ordan oraya bi iki dolanıldı...ben daha çok denizin ardındaki muhteşem istanbul manzarasıyla ilgilendim bi ara...geçen seneki reina gecesi aklıma gelmedi diil...hüzün yaptım biraz...ruhun kokoş tarafını o gece orda bi miktar besledim ve sezonu açmış olduk böylelikle....
cumartesi yine doluydu program...yan sitede oturan hem de yıllardır aynı iş ortamlarını paylaştığımız arkadaşımın doğumgünü bahanesiyle bahçesinde mangal keyfi...yaş ortalaması biraz büyük olsa da biz eğlendik...italyan erkek arkadaşı giovanni her zamanki gibi çok şeker takılmaları, hikayeleri,nefis tortellini sosu...teyzeler, anneanne...tam bi aile saadeti onunkisi...
arkasından eve uğranılır, kıyafet değiştirilir ve gecenin ikinci programına devam edilir...yine uzun zamandır keşfetmek istediğim bi başka mekan...santral otto 'da tanghetto konseri...ışıllar ve tango partnerimle birlikte...ortam boş sayılırdı ama yine de ben keyif aldım...tavadan süzülen deniz anası avizeler beni benden aldı..aynılarından istiorum...çalan müzkler eşliğinde bi kaç çift tango yaptı...partnerim ve ben sadece bir ders almış olmamız sebebiyle gözlerimizi kocaman yapıp naaapıo bunlar ve biz bu kıvama ne zaman gelicez diyerek izledik ve dinledik...güzel bi geceydi...ışıllarla yata üstü muhabbet..dışarı çıkmadan önce boşaltılan mochito bardağı üzerine benim kümülatif nane birikintisi teşhisim üzerine kopuşumuz....
ertesi sabah eve dönüş...piyuyla sarmaş dolaş yorganı üzerimizden çekip bi miktar uyuyuş...sonra tekrar sokağa atılış...istikamet taxim..geçen gecenin gazıyla tango dersinin yolunu tutuş partnerle...kapının önüne vardığımızda kapalı olduunu görüş ve üzülüş...:(( ne zaman başlicezzz...ne zaman kıvam olucezz...deyip gelmişken bi yerlere gidelim dedik ve beniiim eskilerden mekanım çoook bi çok sevdiğim ve özlediğim limonlu bahçeee....çok özlemişim...iyi geldi...limonata...naneliii.....çıkışta tünele yürünür ..partner gider...pelean asmalımescit yapar...KV de bi kahve ısmarlar kendine, yudumlar yavaşdan keyifle.....bi tarafdan çantasından kitabını çıkarır oku biraz bahar esintisi eşliğinde...ağaçlardan sarkan renkli ışıkların altında...sonra hızını alamaz...biraz ilerleyip bi de bira patates yapar tekil tekil...son zamanlarda aldığı kilolara da aldırmayıp battı balık yan gidip can simidimle barışıp ketçaplanıp mayoneslenerek hem de...gün bunlarla da kalmadı devam etti ama gerisini anlatmicam...ama yiyip içmeyle devam etti yine...
sonra da işde bugün oldu...
geçenlerde sinemada STEP UP 2 isledim..bi gaza geldi mbi gaza geldim...eldekiler yetmezmiş gibi hiphopa da başlayasım geldi...hangi birini yapcam neye saldırıcam daha anlayamadım...kendimi bütün dünyadanslarınıöğrenmeye adicam galiba...noolucak sonum bilmiorum...ama onu da günün birinde mutlaka denicem...sırasını beklesin bi miktar....
benim kaçıp gidesim var bi miktar...bööle eski püskü dolmuşlaara binip minik kasabalardan geçesim var...ama en çok da denize ulaşasım var...bi varsam denize yeniden nefes almaya başlicam...onun dışında feci şekilde sınırdışı olasım var...pasaport edinesim vizelenesim var...2 günlüğüne bile olur..az ama sık aralıklarla kaçışlar...bugün turlara da bakındım...ama yine para yok...yine ertelem ve ertelenme...yaş kaç oldu hala ertele de ertele..hayat ne zaman başlicak...bu ay da bööle geçer ...önümüzdeki aya kısmet...
delirme zamanı...
hufff...yarın iş yaaa:P