Monday, September 29, 2008

YARDIMCI OLMUYOR...

Yeni başlayan bir gün
yardımcı olmuyor
Uykusuz geçen gece
yardımcı olmuyor
Aldığım ilaçlar,
gittiğim doktorlar,
Vücudumdaki yaralar
yardımcı olmuyor
Gittiğim şehirler, tatiller
Yeni yüzler
yardımcı olmuyor
Aldığım kararlar,
bozduğum kurallar
Kendime yenildiğim günler
yardımcı olmuyor
Şırıngayla çekip alsınlar seni,
Tüm vücudumdan ruhumdan,
Kırıntın bile kalmasın beynimde
Ki ben yine ben olayım...
Yeni yüzler yardımcı olmuyor
Geçen aylar,geçen zaman
Hayatına uzaktan bakmak
yardımcı olmuyor
Olmuyor,
yardımcı olmuyor.......

Sunday, September 21, 2008

İKİNCİ BODRUM ÇIKARTMASI












Tatil dönüşü bi hafta boyunca ambole oldum...adaptasyon süreci ağır geçti...bi kimlik bunalımı küçük çaplı...sorular sorgulamalar...biz naaabıyoruz tanrım burdalar...MODERN HAYAT/DOĞAL HAYAT ikilemi...gasteler hep yazar...basit yaşam insan ömrünü uzatıyormuş...olabildiğine basite indirgemek kendini...ağırlıklardan kurtulmak teker teker...gereksiz insanlar, gereksiz amaçlar, gereksiz hırslar...sabahın köründen akşam karanlığına dek çalışıyoruz deliler gibi burda...yetişmeye çalışıyoruz sürekli...servise yetiş, öğle arasından işe yetiş, tekrar eve yetiş...eve geldiğinde hiç halin kalmamış kafanda bütün gün yapmayı planladığın şeylere...bugün diğerleri gibi olmicak, farklı bişiler yapıcam diyorum her gün...biraz kitap okicam, biraz evi toparlicam, biraz bişiler araştırıcam...yokk...akşamları ev ödevinden kaçan okul çocukları gibi gelir gelmez internet açılıyor...uzaktaki insanlarla bi damla komünikasyona çabalıyorum...yalnızım ya...hasretim ya iki çift laf sıcaklığına, öööle dokunmasız-temassız, uzaktan uzağa iletişim...bi yaşam belirtisi ihtiyacı...bağımlılık oldu...ama değiştirmek benim ellerimde tabii ki...
neyse...koşuşturmaca diyodum....hafta içi bu deli koşturmanın karşılığında napıyoruz...belli başlı alışveriş merkezlerinin belli başlı markalarından alınan cici kıyafetlerimizi giyip belli başlı restaurantlara dünyanın gereksiz parasını sayıp hep aynı belli başlı lakırdılarını ediyoruz...bütün bu saçma çaba bunlar için...ne komik diil mi...çok sıkıldım...ruhum eskidi...yıprandı...örselendi...kör oldum...ben böyle biri değildim eskiden...oysa oralarda öyle mi...bi tava menemenle 10 kişi doyar...hem de öyle tatlı gelir ki...menemen de, sohbet de...kasmazsın...niye kasasın ki...daha fazlasına ihtiyacın yok...
bencillik bu...tüm bunlar bencillik...bişiler yapmaya ihtiyaç var...başkaları için bişiler...bi el uzatma küçücük de olsa...başkasının yüzünde yaratabileceğin küçük bi gülümseme için...en son ne zaman bi başkası için bişi yaptın??open your eyes....
bu dünyalar karmaşası ve kafa karışıklığı ve yoğun talep ve davet üzerine bi kez daha çılgınca bodruma kaçıldı...karadan taarruz...sadece iki gün var...sonuna kadar değerlendirilmeli...uyunmamalı...yenilmemeli...içilmemeli...sadece sessizliğin ve mavinin sesi dinlenmeli, kokusu içe çekilmeli bol bol...bu kız feci şekilde TUZLU SU TUTKUNU...başka türlü yapamıyor..denizkızı hep su arayışında...sürekli kavuşmak ister uzak kaldığında...bütün gün yüzüş, surf...akşam balık keyfi...arsızca masa denizin dibine sürüklenir, ayakkabılar çıkarılıp bi kenara fırlatılır...ayaklar yarı taş-yarı denize temas yemek yenir...güneşin doğuşu bu defa yakalanır...batışı yine gelenekselleştirildiği gibi denizin içinden izlenir...
ve yine gitme vakti gelir...
yine dakikalar kala son anda yakalanır otobüs ve rüya diyarı bırakıp da gidilir bi kez daha...yeniden kavuşulana dek...kimbilir ne zaman....



ESCAPE TO BODRUUUUM....







Geçen senenin tüm bedensel ve zihinsel yorgunluğu akmış gitmiş, İstanbul'un tüm grisi maviye ve beyaza dönüşmüş bu kaçışla...

planlar yapıldı ve tarih tespit edildi. kadim dostum mışılla hiç tatil yapmamışlık akla geldi ve bodrumda buluşulması kararlaştırıldı ki o zaten iş sebebiyle orada bulunacak ve ben sonrasında ortama dahil olacaktım. sonra planlar değişti, kadim dost yine iş nedeniyle İstanbul'a dönmek zorunda kaldı ve ben bi kez daha kaderin beni yalnızlığımla başbaşa bırakması oyununda buldum kendimi...şaka bu diye düşündüm...bütün seneye karşılık gelecek 1 haftada yalnız olamam...ki onun öncesinde diğer kadim dostlarla da pek çok plan yapılmaya çalışılmışdı...kimisinin tatile doymuşluğu, kimisinin evlilik yıldönümü, kimisinin başka rotalar seçmesi vs sebeplerle kimseye uyuşturamadım takvimin bu dilimini...ama pes etmedim...uyarılara rağmen kendimi ve tatilimi ertelemedim ve engellemedim...her zaman yaptığım gibi alıp başımı gittim maceraya...ne olacaksa olsundu...önce biraz canım sıkıldı..sonrasındaysa tadını çıkardım:))

tek istediğim balık misali bütün gün -güneş doğandan batana dek- mavinin içinde kaybolmakdı...hepsi bu...

ilk gün gidildi, ayak basıldı...önceden ayırtılan mekan beğenilmedi...o yorgunlukla tüm sahil şeridi tarandı ve optimum bi yer ayarlandı...bavul odaya atıldı ve beden denize atıldı...tüm gün yüzüldü hiç dinlenilmeden...duş alındı...hafif kızaran tenle akşam yemeği yendi..akabinde şehre inildi hemen - bu ne enerji bu ne kudurmuşluk bu ne özlem anlaşılamadı- biraz yürüyüş yapıldı..sokaklar, kale önü falan...sonra marina bölümü...ayaklar kendini Marina Club'ın önünde buldu...nasıl gelmişlerdi oraya kadar anlaşılamadı...anlaşılan şuydu ki geçen sene yad edilmek isteniyor, yaralar kanırtılmak, acılar tazelenmek isteniyor ve biliniyor ki artık hiç bi şey eskisi gibi olmayacak...Mr. M artık başkasının...başkasına ait...belki o başkası da sormuştur ona "sarılabilir miyim?" diye...:( bara oturuldu...bacak bacak üstüne atıldı...bi cardinal melon esintili yaz gecesinde, yanına da bi ince sigara...sahnede canlı müzik...gözler dalıp dalıp gider...yaşlar gelir kenarlara sonra gelmeyin gelmeyin, geldiğiniz yere geri gidin diye kovalanır...savaş yaşanır içerde ama dışarıya eğleniyormuş imajı çizilir...tanımadık kişilerle bi kaç sohbet...ardından eskisi gibi olmayan ortamın idrakı ve terkediş...küba...yalandan bi kaç dans figürü...eğlenemiyorum...bu kadar yeter...odaya dönüş...tüm makyaj silindi ve tüm o kılıfdan sıyrılındı...sabah deniz yine iyileştirir ki beni...bütün gün yüzüş...yemekden sonra yürüyüş...yeni mekan...portofinooo...davet...kabul...ertesi sabah toparlanış ve tebdil-i mekan ve ferahlıklar başlangıcı...çok sevdim...tam benlik şirin mi şirin bi butik otelcik...hem tarz hem de oldukca mütevazi...o an beni yalnızlığıma bırakan Tanrıya teşekkür ettim beni tümden unutmadı diye...sıcak insanlar...sıcak kucaklamalar...hemen sarmalandım...herkes çok iyi ve çok misafirperver...çok ilgi her yerde...bazen kendi halime takılmaca, bazen kalabalık içine karışmaca...teknede gece...gün doğumunu izlemeye çalışma fakat çok sevilen uyku nedeniyle başarılı olamama...yenik düşme göz kapaklarının ağırlığına ama bi tarafdan da söz verme kendi kendine bi dahakine direnilecek diye...ve böyle devam etmece...gündüzleri açık mavide, geceleri gece mavisinde kaybolmalara devam edildi...cennet böyle bi yer olmalı diye düşünüldü...yıldızlar o kadar net ve yakın ki ulaşması çok kolay...bi el uzatmak yetecek...aydaki kraterler sayıldı...hafta ortasında çöktü içeri bi korku...yarılanmışlık ve bitecek korkusu...cennetten gidilecek gerçek hayata - yada gerçek olmayan...bilemedim- dönülecek korkusu....sonra hemen silkelenildi...hayır hayır...moral bozmak yok...her anın, her saniyenin tadı çıkartılacak...bol bol fotoğraf çekilip mümkün olduğunca hapsedilecek tüm anlar ve bütün kış onlara bakılıp iç ısıtılacak...

geceleri uyumayış zamanı extend etme çabasıyla...ortam sömürme...sonuna kadar suyunu içme...içine çekip doldurma...geceleri yan sitelerin havuz kenarlarındaki şezlonglarda oturup uzuuuun uzun laflama....duvarlardan atlama...topuklu ayakkabıları ellerine alıp parmak uçlarında yürüme...derin gece sessizliği...tekne turu...cam gibi koylar...minik balıklar, deniz kestaneleri...dönüşe iki gün kala hep yapmak istenip ertelenen şeylerden birini deneme....surfff...sandığım kadar zor diilmiş...çabuk kapmaca...ertesi gün yelken açıp çooook uzaklara kaçmaca...saatler sonra karaya ayak basmaca denizden toplanarak...ve sonunda....dönüş vakti...son dakikalara kadar denizden çıkamamak ve otobüse ucu ucuna yetişmek...HER GÜZEL ŞEY BİTERMİİİİŞ...

teşekkürler portofino ve portofino insanları...teşekkürler madam...teşekkürler kaptan...teşekkürler bodrum...verdiğin dinginlik, huzur ve enerji için...yeterince şarj oldum sanıyorum...ama bi dahaki seferi de ipla çekiyorum...şimdiden çentik atmaya başladım...sanırım bu mekanı gelenekselleştirmeye karar verdim:))