Sunday, March 28, 2010

tori amos-gold dust

"Sights and sounds
Pull me back down
Another year

I was here
I was here

Whipping past
The reflecting pool
Me+you
Skipping school

And we make it up
As we go along
We make it up we
Go along

You said -
You raced from langley -
Pulling me underneath
A cherry blossom
Canopy
-do I have-
Of course I have,
Beneath my raincoat,
I have your photographs.
And the sun on your
Face
I'm freezing that frame

And somewhere alfie cries
And says 'enjoy his every smile
You can see in the dark
Through the eyes of laura mars'
How did it go so fast
You'll say
As we are looking
Back
And then we'll
Understand
We held gold dust
In our
Hands

Sights and sounds
Pull me back down
Another year

I was here
I was here

Gaslights
Glow in the street
(flickering past)
Twilight held us
In her palm
As we walked along

And we make it up
As we go along
We make it up as we go along

Letting names
Hang in the
Air
What color hair
(auburn crimson)
Autumn knowingly
Stared
And the day that
She came
I'm freezing that
Frame
I'm freezing that frame

And somewhere alfie
Smiles
And says 'enjoy her
Every cry
You can see in the
Dark
Through the eyes
Of laura mars'

How did it go so
Fast
You'll say as we are looking back
And then we'll understand
We held gold dust
In our
Hands

In our hands"

home-less...

yaklaşık bir yıldan bu yana kendimi evsiz hissediyorum...malum kişi bizimle yaşamaya başladığından bu yana...evimi bi yabancıyla paylaşma fikri pek hoşuma gitmedi...emek emek ve binbir zorlukla derleyip toparladığım evim yabancı mihraklar tarafından istilaya uğradı...kuşatıldım...kapana kıstırıldım...hiç bir yere kaçamıyorum...kımıldayamıyorum...hareketlerim kısıtlandı...kafka'nın gregor'u gibi hissediyorum kendimi...minik odamda yaşamaya başladım...bütün eşyalar üst üste ve iç içe...bu üst üste ve iç içelik bütün hayatıma da yansıyor...alan yaratmak istiyorum kendime..bi miktar boşluk...nefes almak istiyorum...el değmesin maddelerime...kaçırmalı, korumalıyım onları...gitmeliyim...kendi hayatıma başlamalıyım...benim hayatıma...benim dört duvarım, benim taklarım, benim koltuğum...işden eve dönerken bi demet taze çiçek alıp koymalıyım vazoya...pencereleri açıp havalandırmalıyım...temiz olmalı evim her zaman...temiz kokmalı...dostlar arkadaşlar uğramalı çat kapı...onlarla dertleşmeli, onlarla gülüşmeli...şehirde olmalıyım...şehrin kaosuna yakın ama sessiz bi yerde...istediğim zaman karışabilmeliyim curcunaya, istediğim zaman da kaçıp sığınabilmeliyim kovuğuma...güzel müzikler tınlamalı hep duvarlarda...çepeçevrelemeli etrafını...mis kokulu yemekler denemeliyim mutfağında...mumlar yanmalı banyosunda...deniz kabukları saçılmalı muhtelif yerlerine...
iste ben bunları istiyorum...
bi ev'im olsun istiyorum...

Thursday, March 25, 2010

The past is the only dead thing that smells sweet ...

Sunday, March 21, 2010

"love story" izledim...
ağladım...

Saturday, March 20, 2010

bugün dua dinledim, ruhum huzur doldu....
sonra tarihi bi hamamın restorasyonuna gittim. Kılıç Ali Paşa Hamamı...çokk acayip...yeni dostumun eseri...çok mutlu oldum...
sonrasında da ara kafe'ye gittik...hiç bi yerde olmayan ve benim çocukluğumun favorisi sütlü türk kavesi yudumladım....
eve dönüş yolunda bi tane buldum istanbul görünümlü landscape painting....belki gönderirim...
yarın motorsiklet gezisi...ilk kez..uzun yol...heyecanlıyım çok...ve de meraklı...acaba nasıl olucak...:)
şimdilik bu kadar....
canım annem....seni her şeyden çok özlüyorum...
ama bi tarafdan, seni kaybetmek seni bana yakınlaştırdı...çünkü seni her an içimde taşıdığımı ve daha iyi anladığımı hissediyorum...keşke hayattaki tüm isteklerini sana verebilseydim sana ben, güldürebilseydim yüzünü...
çok özlüyorummm...

Friday, March 12, 2010

kavgacı olmak ya da olmamak,işte bütün mesele bu...

şimdi...konu çoook derin...
ben bööle bi tez geliştirdim kendi kendime ve biraz da beni sefen sefkili dostcağızlarımın da yardımıyla...
benim hayattaki, hayatın her alanındaki elde edemeyişlerimin sebebini kavgasızlığıma bağladım...bu bi gerçek...benim şimdiye kadar belki canım sıkıldıysa bişilere bıdı bıdı söylendiğim -kendi kendime- görülmüştür de kimselere ne bir bi fiske vurduğum ne de bi volüm fazla ses yükselttiğim görülmemiştir...hatta ses yükseltmek şöyle dursun bi çoklarına derdimi, maruzatımı, düşüncemi bile aktaramamışımdır....hep içimde tutmuşumdur, hep içimde tutmuşumdur....o kadar tutmuşumdur ki içimde içim şişip şişip patlamaya çok yaklaşmış balon kıvamına gelmiştir....balon patlarsa çok büyük ses çıkacaktır çünkü yılların birikimiyle şişmişdir...işte benim bütün çabalayıp çabalayıp tüm çabalarımın, koşmalarımın havaya karışan gaz moleküllerine dönüşmesinin sebebi budur....
bi süredir ofis üzerine düşünmekdeyim....son zamanda uğradığım büyük haksızlık üzerine deriiin deriiin düşünmekdeyim...türk'üm, doğru'yum, çalışkan'ım....bana bu formülasyonun işe yarayacağı kazınıp durmuşdu genç dimağma küçük yaşlardan bu yana...böyle olursam iyi şeyler olucaktı hayatımda...amaaa işin aslı hiiç öyle değilmiş...işin kötüsü artık umudumu kaybetmeye de başladım....dışarılarda bi yerlerde gerçekten insani bi yerler var mıdır...huzurlu bi yer var mıdır...benim gibi düşünen insanların çoğunlukda olduğu bi yerler var mıdır, artık inanmıyorum...ofis içinde "Hayır" repliğini biraz daha sıkca ve de yerli yerinde kullanabilseydim bu kadar ırzıma geçilmeyecekti....yaşamicaktım bu kabusu ben....profesyonellik demek en çok işi yapmak demek diilmiş...en çok işi yaptırmak ve kaktırmakmış meğer...buymuş başarıya giden yolun sırrı...bilmeme rağmen uygulamakda sorun yaşıyorum....
sevgililerle de hiç kavga etmedim ben...kalıcaz dediler kaldılar, gel dediler gittim, gidiyoruz dediler gittiler...genelinin gitmek için geçerli sebepleri vardı...her zaman vardır...gitmeyin derken en cılız çıktı sesim...duyulmadım....gittiler belki ama içlerinde sevilerek kaldım, biliyorum...belki deseydim onlara canımın sıkıntılarını, farklı olurdu...ama hep gülümsedim...onlar da hep mutluyum sandılar....kavga edersem gidiverirler sandım, gitmesinler diye gülümsedim hep...gülümseyişime kimse aldırış etmedi ve gittiler....
aileme karşı da dile gelemedim hiç...karşılarında durup, ben bunları istiyorum diyemedim...bilemedim istemesini....oysa formül gayet açıkdı: iste ve sahip ol....bu kadar basite indirgenmişdi her şe, bu kadar netdi...beni kapının önüne koymasınlar diye susmaya devam ettim...görmelerini ve anlamalarını bekledim ne kadar çok yorulduğumu....ama izleyicim yoktu hiç..kimse farkında diildi...uzaklardaydı herkes...ve herkes kendi payının peşindeydi, buralarda da yoktu adalet...bitmek bilmeyen kararsızlıklar ve beklemeler yüzünden kaybettim her şeyi....
kavgacı olmak insanın kendi ortaya koyması demek...sınırlarını belirlemesi ve çitlerinden içeri sızmaya çalışan hırsız ve otlakçılara karşı tüfeğini doğrultması demek...kendini gerçekleştirebilmesi demek...eksiltilmeye izin vermeyip kendini çoğaltması demek...
belli bi yaşdan sonra kavgacı olunabilir mi?bi kursu var mıdır bunun, öğrenilebilir mi?
hiyayyyyt diye çığlık atmak istiyorum huleyn dünyaya karşı...:P