Sunday, March 29, 2009

KOLAJ...

Hayatımdaki insan kolajını seviyorum...farklı mesleklerden, farklı şehirlerden, inançları farklı, farklı hedefleri, farklı ideolojileri var, hepsi birbirinden farklı giyinir, farklı yerlere giderler eğlenmek için, gelmiş geçmiş olanı da var, buyur ettiklerimden kalmış olanı da, kısacası farklılar....ama hepsi bende buluştu...dünyamın içindekiler...renklerim...beni ben yapan, bana katanlar...seviyorum hepiciğinizi:)

Tuesday, March 24, 2009

the girls night out

Geçen hafta bütün kızlar toplandık ve bi "the girls night out" daha gerçekleştirdik. yaşlandığımızdan mıdır nedir bilmem ama artık hafta sonları yerine hafta içi gezmelerini daha bi çok seviyorum....daha bi kaliteli ve daha bi az insan topluluğu ( ben de bu aralar -daha bi- kelimesine mi takmışım ne :P ) sonuçda daha fazla tadı çıkıyo olayın....
mekan: BABYLON--> en sevdiğim güzel müzik kaynağı olur kendisi
müzik: PLUXUS --> geçtiğimiz yaz aylarında ford fiesta reklamının fon melodisi olarak kulaklarımızı titretmiş "transient" parçasıyla ruhumuzu sarsmış olan güzide isveçli elektronikçi abiler....ben bi arkada dönüp duran barkovizyona takıldım, dalıp gittim izlerken akıp giden görüntüleri, bi de 3 kişinin en solundaki ver coşkuyu abiye...pek şekerdi peeek....
oh be kendime geldim...yaşasın elektronik müzik, yaşasın post modern sanat, yaşasın hızlı teknoloji çağı...
TEKNOLOCİKKK....
mışılım, bu güzel şarkıyı gözümüzün içine sokup bizi tanıştırdığın için teşekkürler...geçen yaz burc beache giderken camları açıp kolları dışarı sallayış ve gülümseyerek mırıldanışşş;)

Sunday, March 22, 2009

bu aralar LATİFE okuyorum...hızla akıp gidiyor....
o bitince FİKRİYE var sırada.....
henüz edinmedim ama bunlar bitince de İKİ AŞK ARASINDA ATATÜRK'e geçicem...çarpıştırıcam kahramanları birbirleriyle....
latifede de çok çarpıcı sahneler var...bazı yerlerde hak veriyorum kendisine...
ama daha bilmeden kendimi fikriyeye daha yakın hissediyorum....
latife daha bi dediğim dedik, daha bi hırslı, daha bi akıllı, daha bi güçlü, daha bi dişli.
fikriye daha bi derin, daha bi anlamlı, daha bi olgun, daha bi dingin, daha bi anlayışlı, daha bi alçakgönüllü, daha bi fedakar, daha bi SESSİZ...
ve bu ikisinin sevgisi arasında benim de öyle hissettiğim bi noktayı atam da hissetmiş ki: "iki kadın...birisi mustafayı sevdi, diğeri atatürkü "diye belirtmiş....
fikriye gerçekten tutkuyla sevmiş ve en zor şartlarda emek vermiş ve yanında olmuş...latife ise ona ve onun konumuna hayranlık, gücüne ilgi...mutlaka sevmiş kendince....ama eksik kalmış bana kalırsa....

gerçek hayatda da hep latifeler kazanıyor, fikriyeler ölüyor...ne yazık....

to be continuous
http://www.nilkaraibrahimgil.com/
seviyorum bu ablayı yaa....nil dünyasıyla pelin dünyası çoğu noktalarda kesişiyo, teğet geçio birbirine...seçtiği kelimeler tam 12den oluyo bende...
her bi hallerini....
o bir çocuk
o bir kadın
o bir geniş hayal dünyası
o bir imajinasyon
o bir cesur
o bir uçuk
o bir araştıran, sorgulayan
o bir çoğuları tarafından anlaşılmayan ( olsun, biz anlayanlar yeter)
o bir derin
o bir deli....

nisanda buz adada konseri varmış...gidelim miiii...

Sunday, March 15, 2009

yapıp ettiklerim...

Bu aralar "enginar " zamanıydı...enginar, bizimkilerin geçen sene sahneye koyduğu yeni eserleri...çıplak ayaklar kumpanyası+c dans c ortak yapımı lezzetli mi lezzetli, tadından yenmez bi görsellik ...senede bir günü sabırsızlıkla bekliyoruz biz müdavimler...her defasında yine yine kendimizden geçiyoruz izledikçe...hepsi birbirinden yetenekli profesyoneller olunca ve ortada anlatacakları bi konu olunca izlemek de çok keyifli ve biraz da can acıtıcı oluyor...neslimiz gençliğinin kendi içinde ve insanlar içindeki devinimleri...kendimi öyle yakın buldum ki hikayelerine...öyle olayın içindeyim ki...orada da var benden bi parça...özellikle modern kadın ve modern kadının üzerine yüklenen milyonlarca psikopatça imaj ve sorumluluk...modern kadın kariyer yapar ama asla eşinin önüne geçecek kadar değil, modern ve beyaz kadın hiç estetik yaptırmadan her zaman genç ve güzel görünür...olmayan bi biyonik robotdan bahsediyor sanki...varoluşu imkansız olan...hele ki sonlara doğru candaşın solosu var ki...ilk izlediğimde gözlerim dolmuşdu...gelen vurdu, giden vurdu...en çok da sarılıverdiklerim tekmeledi misali...çok fena çokk...hepinizi bir kez daha ayakta alkışlıyorum...iyi ki sizi biliyorum...

gösterinin öncesinde de orin camus'nun workshop una dahil olma şerefine nail oldum...tanrım, bugünleri de mi görecektim demekden de kendimi alamıyorum ki...eskiden olsa çekinirdim seviyemi yeterli görmeyip...üstelik o gün ayakta bile duramayacak kadar hasta olmama ve yalpa yapmama rağmen kafaya koydum, inat ettim...o yağmurlu günde soluğu stüdyoda aldım...çok zevkliydiii....garajın çatısının üzerine yağmur damlaları düşerken başka yeni yüzlerle orin'de dans etmek...iyi ki yapmışımm:)

http://www.ciplakayaklar.com/enginar2.html

Monday, March 02, 2009

küçük bi denizli ...
bi kez daha bi acı haber...
bi kez daha aniden...
neredeyse siyaha boyayacapım bu kenti...ama o kadar aydınlık ve parlak ki, buna izin vermiyor...
biricik canım kardeşim piny'min pederi de bu yalan dünyadan terk-i diyar eğledi...kalanların başı sağolsun ve kendisinin ruhu huzurda olsun diliyorum...
biz yine bi avarabuuu şarkısı fonda çalarken kadehlerimizi senin şerefine değdiririz bi havada aziz kişi...bilge insan...babamın hayatı boyunca sahip olduğu yok denecek kadar az arkadaş listesininh başında yer alıyor kendisi 0babam hakkında ne kadar az şey bildiğimin her geçen gün biraz daa farkına vardığım şu günlerde, en azından öyle zannedyorum-
müstakbel eşi ve benim de çok sevidiğim sabır kişisi asuman teyzemin de kapıyı ilk açışında söylediği beni karşılama sözü de kulaklarımda tekrarlanmaya devam edecek bi süre daha..."yaşamayan anlayamıyormuş bunun ne demek olduğunu" dedi...gerçekten de öyle bir şey bu büyük deneyim...dilerim gğn gelse de hiçkimse bunu deneyimlemek zorunda kalmasa...belki bunun felaket sonuçlarına bile katlanırdık...
velhasılıkelam: her şey boş, yaşamaya devam....

ve yorgunluğa da....
şerefine aziz amca...


o peşime düşeni de en fazla iki hafta tutabildim bünyede...yok cancazım yok...olmuyor, durmuyor bu kaygan bünyede bu derinliksiz, düz, kaba kişiler...IQlarına diyecek yok...sınıf birincileri, okul şampiyonları, hep bi ödül hep bi ödüller hayatlarında...fakat nerde EQ hı? soruyorum, nerede? nerede basit şeylerdeki anlamı kalbinden bulup çıkarmak, nerede küçük şeylerdeki mutluluk, nerede detaylarda gizlenmiş sevimli ve renkli cücelere göz kırpanlar...herkes kör olmuş, belki de ben gibi dilsiz olmuş...
olmuyor, çünkü ben unutamıyor...ben takıldı kaldı bi noktada, sabitlendi...ilerleyemiyor...işime mi geliyor bu durum? tembellik mi bu...uyan artık...neden bunca zaman unutamamak...hem de nedir...hiç ortak nokta yokken ve bu kadar geceyle gündüz kadar farklıyken...hem hergün göre göre...ama artık farklılaştı....formatı değişti bu tutkunun...onunla asla olmuyo...ama o içimde durdukça da başka biriyle de olmuyo...ben çözemedim bu zor problemi...
bi tarafdan da hayat var...bak dünyada neler olup bitiyor...neler kaçırmışsın...aç bi doya doya gazete oku, zap yap kanallar arasında, babanla geçirdiğin başbaşa ve dingin pazar günlerini hatırla...uzuuun uzun oturulan kahvaltı masasını, birlikte belgeseller ve haberler izleyişini, sonra onun içerden gelen uyku sesini...artık tüm bunlar da çok eskilerde kaldı...her şey ama her şey yandı yıkıldı...bu yeni yaşam biçimine ayak uydurmaya çalışıyorum...iyi tarafından bakmaya nalayışıl olmaya, sakin kalmaya çalışma çabalarım devam etmekde...nerey kadar sürdürürüm bu tiyatroyu, nerede patlarım onu da bilmiyorum..ben patlar mıyım, onu da bilmiyorum...patlasam patlasam sessizliğime gömülür çeker giderim en fazla...
işte bu...büyük bi aidiyetsizlik duygusu içindeyim..evim neresi, kime aidim, hangi şehre atılmış tohumlarım...bütün bunları yine pozitife dönüştürme çabalarım...aidiyetsizlik seni özgür kılar, zenginleştirir, renklendirir...bir yerde ya da bi kimsede sabit kalamamak sana bi sürü zaman artı'lar...aynı anda bi sürü şey yapma, kısıtlı zamana bi sürü şey sığdırma lüxü...bi noktadan diğerine ışınlanıverme ve ucu ucuna yetişiverme...hız, hareket....az şeye sahip olmak hareket alanı yaratıyo sende...daha geniş açıyosun kollarını bacaklarını, havada daireler çiziosun...
ewet ewet...daha başka şeyler var dünyada...eski peliyni özlüyorum çok..takip eden, araştıran, merak eden...yüzlerce müzik grubu var işte bu tam benim stilim diyebileceğim türden, ama ben onları bilmiyorum artık...bir sürü görülecek mekan- gidilecek yer var...şu şehr-i istanbulda bi tarih turu atmak var...en acısı da geçen hafta oldu...kitapçıya girdim...bakındıım bakındıım bakındıım...ve bir türlü kitap seçemedim...oysa eskiden okunması gereken kitaplar listem vardı...bende heyecan uyandıran...ve o gün hiç bi kitap alamadan çıktım oradan...hepsine zaman kaybı gözüyle baktım...bunu biliyorum, bunu tahmin edebiliyorum, bunu da geç...artık bu hale mi geldim gerçekten ben...:(