Monday, December 25, 2006

SİYAHİ....

sonsuz gece...beni karanlığının içine aldın...boğulmama ramak var....saatler aktıp geçmekte...zaman her ne demekse...gözyaşları içindeyim....bu nası bi gece...bu nası bi sıkışmışlık...bu nası bi çaresizlik....hiç bi yanıt yok....bu nası bi yalnızlık....bu nası bi düşünce....
ben nerdeyim....ben kimim...dünya olduğu iddia edilen yere ben ne zaman(!) ve nasıl düştüm...bu ne biçim bi masal....uyanmak mı iyi, hiç uyanmamak mı...uyumaya çabalamak mı, uyutulmak mı....
tarifsizim...
sayısı çözülemeyen sayıda düşünceler beynimi yiyip tüketti...çok fazlalar ve her biri diğeriyle çarpışıyor...irili ufaklı patlakcıklar oluşuo beyinciğimde....çoklar...
ey uyku tozu...gel de ruhumu bedenden ayır....bu nasıl bi işkence...
tatminsizim...
her gece olduğu gibi rüya aleminde gezintiye çıkar beni....dünyadakiyle birebir zıt rüyalar....
geçen gece yaşlı ve tanımadığım bi kadın beni gezegenin birinde yer alan evine götürdü....inanılmaz büyüklükte bir ev....sayısız odalar....eşsiz mimari.....odaların içinden geçen deniz....görülmedik tuhaf objeler....
dün gece insanlar gördüm....derileri şeffafdandı...içlerinde kan damarları ve kemikcikleri saydam şekilde gözükebiliodu....sonra bu insancıklar akışkan hale gelip bi masa formunu aldılar....hala kanları ve kemikleri gözükerek....
deliyim....deliri-yorum....
ey bulutların arasından çıkıp gelen moon....bu yolculuk nereye gider....yol boyu ışığın eksilmesin üzerimden....sensiz önümü göremem....sen varsın diye artık ölebilirim....bilebilirim yaşamayı da.....savurup savrula da bilirim....
anlamsızım.....
bu yalnızlık hep durur mu insanda....gitmeyen bi o mu var....kök salan....sarsılmayan.....
akılsız-mıyım....
ben neden uyamıyorum bu dünyanın düzenine....neden hep insanlar uyanıkken uyumayı seviyorum ve uyuyamıyoru onlar uyurken....karnım neden düzenli aralıklarla acıkmıyo ve hep aynı şeyleri istemio canım annemin olduu gibi....neden söylenen saatlerde bulunamıyorum belirtilen yerlerde.....neden telefon açamıyorum çok sevdiğim kan bağlantılılarıma da; kafamda o kadar hayal edip hatırlarını sorduğumu ve gerçekmiş gibi inanıyorum....neden kapı kapı dolaşıp onların hayatlarına bi süreliğine misafir olmak istesem de evimden dışarı adım atamıyorum....neden çürümeyi seçiyorum hiç bişey yapmayı her şeyden iyi becererek....neden bu dünyaya alacağım ya da borcum yok....neden hep kolayları tercih etmem.....neden zoru görünce bin türlü kararsız sorgulamam ve sonrasında 80 tane yumurtayı yolun ortasında öylece bırakıp kaçmam ve onların akıbetini, kimlerin eline geçeceğini düşünmemem....neden bu umursamazlığım....neden bu doğal dengeye inanışım....her şeyin bi şekilde kendi kendine yolunu bulacağına inanmam.....neden bu ifadesizliğim....anlatmak isteyip de anlatamamam....tariflemek isteyip de beceremem....neden hiç tamamlayamamam....hep başlamam ama bitirememem....neden bu açgözlülüğüm, doyumsuzluğum, maymunluğum.....
neden bu çıldırtıcı sessizliğim.....
neden bu cansıkıcılığım....
neden bu işe yaramazlığım....
neden hiç'liğim....
neden odaklanamıyorum....en ufak bi sarsıntıda neden devriliverio bütün puzzle parçalarım....neden yeniden başlamak yerine kendimi başka bi tercihin daha ii olacağına ikna etmem...
hayata karşı bu ilgisizliğim ve isteksizliğim nerede duracak....bu amaçsızlığın amacı ne ...neden bu kadar zor bu dünya mekanında her insanın yaptığı gibi oyalayıcı küçük işler bulup bunu sürdürememem....
neden aidiyetsizliğim....
neden hep devrik cümleler....
neden hep siyahi?


1 comment:

derin said...

tatminsizliğin tarifi çok güzel anlatmışsın. Yaşamakla yaşayamamak arası neyin gerçek oldğundan artık şüphe duyduğumdandır.