Sunday, February 26, 2006

DÖNME DOLAP...


işe başlama sözleşmesine imza atmakla şeytanla anlaşmaya imza atmak arasında hiç bi fark yok. patron kavramı her yerde aynı. buna karar vermiş bulunuyorum. PATRON=HERŞEYİİSTEYENVEHERŞEYİİSTEMEHAKKINIKENDİNDEGÖREN, ÇALIŞAN=HERŞEYİVERENVEHİÇBİRŞEYİSTEMEYEHAKKIOLMAYAN. bu durumun sözlük tanımı aynen bu. artık küçük şehirde komün hayatı yaşamak için çok geç. çünkü içindeki ilerleme ve daha çok sahip olma isteğini bastırmanın imkanı yok. metropol de seni her geçen gün törpüler ve bi gün yokolur gidersin.
yapmak istediklerimi gerçekleştiremeden kaçınılmaz sona ulaşmak. işte benim en büyük korkum. ki bu yapmak istediklerimin listesi oldukça uzun.
bi kaç gün önce ben yine iş değişikliği kararı aldım. yine uzun vade düşünüyorum. bu patron amcalara laf anlatmanın imkanı yok. onlar sadece istiyor. senin en değerli gençlik saatlerini istiyorlar, karşılıksız sadakat istiyorlar, ama bunun karşılığında hiçbir beklenti içinde olmamamızı bekliyorlar, beyninin değerli ve parlak fikirlerini onlara vermeni istiyorlar, bu liste de oldukça uzun. sonuç itibariyle onların bizi gördükleri kalıp gayet aşikar. bunun ötesinde olduğumuzu anlatmanın bi yolu da maalesef imkansız. bu bi meslek değil. sadece kişinin iki dudağının arasındasın. tek bi kımıldatmayla hazırlıksız ortada kalabilirsin her an. belli bi yaşa geldiysen de artık gidebileceğin yollar kavşağı sana kapanmıştır. geç kalmışsındır.
ofisde son yaşananlardan sonra iyice gerildim. kendimi güvende hissetmiyorum. kaygan zemin. dostumun tavsiyelerine uyup denetçi olma yolunda girişimlere başlicam. en azından bi alanda hem de eğitimini gördüğüm, emek verdiğim alanda bilgi sahibi olucam. hem de değerli bilgi. gelecek vaadeden bilgi. uğruna harcanan emeğin boşa gitmeyeceği bilgi. zamanımı buraya gömmektense daha zor bi alana gömmeyi tercih edicem sanırım. ama daha uzun bi zaman var bunun için. öncelikle iyileşme sürecimi tamamlamayı beklicem. şu an hala tam olarak iyileşmiş hissetmiyorum kendimi. arızalarım devam etmekte. sadece kimyasallarla üzeri örtülü. o kadar. kimyasal tedbirini ortadan kaldırınca ortaya neyin çıkacağını bilmiyorum henüz. belki de ihtiyacım olan bu süreç içinde kararım değişir, fırsatlar bu düşüncelerimi siler götürür. bilemiyorum. sadece şu an canım sıkkın. onu biliyorum. haksızlığa ve sömürüye tahammülüm yok. bu kişiler kurumsal mı aile mi öncelikle bunun kararını çok net vermeleri gerekiyor. bizim davranışlarımızı ona göre belirlememiz için.
işte bütün bu gelişmeler beni başlangıç noktasına feedbackliyor. BEN NE İSTİYORUM! hayatımın orta noktasından dalan bütün ailesel sallantılar bu önemli karar sürecimi ve odaklanmamı allak bullak sallamış durumda. sallanmış durumdayım...
dün itibariyle örnek daire tamamlandı. ve başdöndürücü bi yoğunluk hakim ofisde. eskiler yeniler ve bu kişilerin binlerce sorusu. raporlar, sayılar, akılda tutulması gereken kişiler, satışlar, sözleşmeler, kağıtlar, kelimeler ..... her şey havada uçuşuyor. ama zevkli. hareket geldi işe. üstelik bugünkü müşterilerimden genç ve sempatik bi çift işimi çok iyi yaptığımı söyledi. bu cümle beni o kadar silkeledi ki bi süredir demoralize olan moralim moral buldu:P
bu kadar iş yeter...
dansım mütiş keyifli gitmeye başladı. eski günlerimi yakalamak üzere olduğumu hissediyorum. yavaş yavaş bi koreografi çıkıyor ortaya. hala tam dengeyi yakalamış değilim. ama olucak. hissediyorum. candaşı çok özlemişim. hem de çok. hayatımda hep olmasını istediğim insan.
sevgili de keyifli... bu aralar ikimiz de yoğunuz. benim işsel, oysa hem işde yeni bi döneme-atılıma geçtiler, hem de yaklaşan üniversite sınavlarının heyecanıyla boğuşmak durumunda. ve bu durum yaz aylarına kadar devam edecek.
bugün çok güzel bişi yaptı. ben duygulandım. bi gazete; bi kitap veriodu bugün. ben ekiyle birlikte o gazeteden almama rağmen diğer kitaptan da istiodum. onu aradım marketten sipariş etmesi için. göğün karnı delinmişcesine yağmur yağıodu. o nedenle market siparişi getiremeyeceğini sölemiş. o da naapmış....karnı delik göğe aldırmadan sokağa çıkıp gazetemi aramış. hatta bi tanesinde bulamayınca sokaktaki gazetecileri sırayla dolaşmış. kaç kişi yapar bunu?
iyi ki var...
neyse ki var...



No comments: